Kırklareli

 


Oyunlar

 

   Kırklareli'deki halk oyunları eski dönemlerde Balkanlar'dan gelip Kırklareli'ye yerleşen göçmenlerin beraberinde getirdikleri değerler ile geldiklerinde karşılaştıkları kültürün karışımıyla ortaya çıkan sentezin ürünü olduğu söylenebilir. Balkanlar’dan gelip buraya yerleşen kişilerin bu oyunlara sıkı sıkıya sahip çıkmış olmaları ve oyunların otantik yapısında herhangi bir değişikliğe müsaade etmemeleri yurt genelinde Kırklareli halk oyunlarının beğeni ile izlenmesine ve diğer yörelerde de öğrenilmek, oynanmak istenmesine sebep olmaktadır.

   Yörenin halk oyunları; bayramlarda, evlenme düğünlerinde, asker düğünlerinde, özel günlerde ve her türlü törende oynanabilmektedir.Günümüzde yöreye ait halk oyunlarına köylerde davul-zurna ile yapılan düğünlerde daha sık rastlanırken, şehir ve kasabalarda ise org ile yapılan düğünlerde pek rastlanmamaktadır.

    Kırklareli yöresinde yaklaşık seksen civarinda oyun oynandığı bilinmektedir. Özellikle Hora’lar, bar ve horonlar gibi dizi biçiminde oynanan oyunlar kategosine girer.

    Karşılamalar, çift oyuncuların karşı karşıya gelerek oynadığı salma oyun türüdür. Bir çift oyuncuyla oynandığı gibi çiftlerden oluşan kalabalık oyuncularla da oynanabilir. 

 Kalabalık oyunlar karşılıklı iki sıra halinde yürütülür. 

    Kırklareli'de açık havada ve meydanlarda davul-zurna, salon ve oda gibi kapalı mekânlarda daha ziyade saz, darbuka, tambura, tef, zilli masa çalınır ve ritim aracı da fincandır.

    Yörede erkek oyunları daha çok meydanlarda, kadın oyunları kapalı yerlerde oynanmaktadır. Ancak yöre halkının karma oyunlar oynadığı da bilinmektedir. 

    Sülüman Aga,Alaybey, Arzuyla Kanber,Beylerbeyi Ahmet Bey, Zigos, Drama Karşılaması,Karaumur Karşılaması,Toska,Düz Kasap, Eski Kasap, İstanbul Kasabı,Telgrafin Telleri,Sirto,Kabadayı, Karayusuf, Kerala, Males Kızları, Mendilli Oyun, Hanım Ayse,Arabaya taş koydum,Bilal oğlan en çok bilinen ve bugün halen oynanmakta olan oyunların başlıcaları arasında gösterilebilir.  

Kırklareli yöresinde halk oyunları için kullanılan kıyafetler ise şöyledir.



 

Kadın Kıyafetleri; Başa çember, oyalı yemeni, grep, yazma, kıvrak, tartma, vala; sırta iç donu, bürümcek gömleği, cepken, şalvar, fıta, uçkur, fistan, yağlık, toka; ayağa ise yemeni, çetik, çorap giyilmekte ve boyunda kurdelaya dizili altın, kulaklara da küpe takılmaktadır.

Erkek Kıyafetleri; Başa fes; sırta gömlek, cepken, kollu-kolsuz cemedan, potur, kuşak, peşkir; ayağa ise yemeni, çarık eve çorap giyilmektedir. Aksesuar olarak yağlık, mendil, silahlık, tütün tabakası ve köstek giyilmektedir.

Efsaneler: 

   Ülkemizin birçok ilinde olduğu gibi Kırklareli'de de halk arasında kulaktan kulağa dolaşan ve eski dönemlerden günümüze kadar süregelmiş efsaneler bulunmaktadır.

    Bunlara örnek vermek gerekirse '' Kaynarca Deresi Söylencesi, Mahya Baba ve Ceylanköy Söylenceleri '' en çok duyulanlardan ve konuşulanlardandır.

    Mahya Baba söylencesi: Mahya Baba aynı zamanda ''Ay Dede '' namıyla da anılan ermiş bir kişiliktir. İyilik, dostluk ve güzellik onun benimsediği en önemli özelliklerindendir. Bölgedeki ayçiçekleri de ona hayrandır ve durmadan onun yüzüne dönerler ve yine de doyamazlar. Rivayete göre Kırklareli'de fazla miktarda ayçiçeğinin yetişmesi onların Mahya Baba'ya olan tutkularından kaynaklanır.

   Yine aynı rivayete bağlı olarak Mahya Baba o yıl bölgedeki insanların davranışlarından ve ortamdan hoşnutsa ayçiçekleri o sene bol miktarda ve bereketlidir. Şayet bunun tam tersiyse yani bölgede o yıl dostluk zedelenmiş, insanlar birbirleriyle kavgalıysa yani ortam bozulduysa ayçiçekleri o yıl bereketli olmaz ve az ürün verirler.

Ceylanköy Söylencesi:

    Eski adı Mandrisa olan Ceylanköy'de bir zamanlar Isrtanca ormanları oldukça geniş bir yer kaplardı. Dönemin padişahı bu ormalarda birgün avlanırken bir gelin alayı ile karşılaşır, merak eder ve gelinin yüzünü görmek ister. Gelin yüzünü açınca padişah etkilenir ve Ceylan gibi güzel bir gelin der ve geline mutluluklar diler. Gelin olarak gittikleri köyü onlara düğün hediyesi olarak bağışlar. Ve o bu yerin adı Ceylanköy olarak anılmaya başlar. Günümüzde bahsettiğimiz bu arazi Hamzabey Köyü civarında bulunmaktadır.